13.03.2016’da Ankara kara bir gün daha yaşarken seçmenimiz ve muhalefetin yine birbirine girdiğini üzülürek gördüm. Bir yanda yayını kesme terörü kes diyen grup bir yanda tüm sorumlu cumhurbaşkanıdır başka sorumlu yok diyen aynı zihniyete bakan grup öte yanda da yayın yasağına takılma terörü kına diyen , her olayda suçu Erdoğan’a atmayın kıyamet kopsa ondan bileceksiniz diyen başka bir grup. Bakın hiç bir araya gelme şansı olmayan bazı sermaye odakları, HDP, CHP, Kandil yan yana olabiliyor! Türkiye’ye saldırı olunca hepsi bir araya geliyor!
Adamlar anında aynı safta buluşurken biz en küçük bir rüzgarda bile dağılıyoruz… Dolayısıyla bu durumu bilenler de daha büyük ruzgarlarla fırtınalarla üzerimize oynuyor.. Sonuçta bütünü göremeyen iki taraf ve bingo! Çıkar çatışması ve altında ezilen masum halk, boşa yiten canlar!
-”…milletin bilinçlenip her olayda ayaklanmaması gerek..” Aslında iyi niyetle bir araya gelen bu kelimeler maalesef milletimizin özellikle bizim seçmenin zaafını gözler önüne seriyor. Doğru düzgün yas bile tutamıyoruz. Türkçem’izi kullanamamak da cabası da o apayrı bir makale konusu maalesef! İnsanlar icraat yapmak,düşünmek yerine bir ellerinde “mutluluk veren” çikolataları diğer ellerinde akıllarını hemen onlardan daha akıllı telefonları,telefonlarımız.
Herkes *Franz Kafka’nın konuştuğu bayım olmaya çalışıyor gibi yani. Acı verici…
Şimdi dönelim konumuza; milletin her olayda ayaklanmaması durumu nedir? Hangi her olay? Teröre mi susacağız? Tecavüze mi susacağız? Üstelik tecavüze haklı tepki olarak Karşıyaka Belediyesi’nin yaptığı reklamı hunharca ( chp belediyesine ait olduğu için) eleştiren ve aslında farkında olsun ya da olmasın tecavüze gizli destek çıkan ‘silahsız’, RTE davasına sözde başını koyan insanlara rağmen! Sahi ne zaman birbirinize düşecek kadar *silahsız kaldınız? Ne zaman şu üzerimizdeki lanet KARA bulutlara karşı bir bütün olmaktan ayrı düştük? Yağmur başlamadan şemsiyeyi açıp kaçmak niye? Yağmurun geleceği bu ülkede hep bellidir. 4 bir yanımız kara bulutlarla kaplıyken kaçınılmaz yağmurun altında sn.Erdoğan’ı yalnız bırakmak ne haddinize! Erdoğan gidici de vatanı yalnız bırakmak ne haddimize!?
Sahi kim bu kara bulutlar? Biraz klişe gelecek size, zaten biliyoruz da fakat sadece nesnel olarak biliyoruz maalesef.Hiç bir zaman bütün olarak bakamadık ki. Başta hiç kuşkusuz arenadaki tek dostumuz ABD! (azeri kardeşlerim alınmasın onlar bir dost bir düşman görünen dosttan öte can kardaş) Ve ABD’nin piyasa yapmak için büyüttüğü köpeklerinden bir kaçı…
İsrail, İran,Suriye, BAE, kendi milletimiz ve korkarım ki kutsal topraklar.
PYD ya da PKK ile üzerimize gelenleri bitirdikten ettikten sonra masaya oturmak isteyen hükümet ve hainlere silah yağdırarak bizi masada kilitlemek, biraz da çaresiz kendilerine mahkum olmamızı isteyen tasmanın sahipleri… Dolayısıyla da bugün patlak veren menfur saldırı sonucu bizi ilgilendiren ise sanırım tasmayı tutanlar ve tasmanın ucunda bulunan Suriye ile İsrail oluyor. E tabi hdp’lileri de unutmak olmaz ki onların zaten İsrail’in değirmenine su taşımadığını bilmeyen kalmadı sanırım.
Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum belki de benim hüsnü kuruntumdur. Paylaşayım ki haritayı bütünüyle görebilelim. Oyunu anlamak, Ergün Diler olabilmek zor benim için ama imkansız da gelmiyor.
Filistin’de ne zaman bir insanlık ayıbı yaşansa Türkiye Cumhuriyeti’nde iç karışıklıklar duruluyor. Bu ayıba ayaklanıyoruz coca colayı boykot ediyoruz vs vs.. Sonra israil bi reklam arası veriyor ve Türkiye’mde doğu karışıyor. Meclis devleti boykot eden muhalefetin amerika kokan kuklalarıyla doluyor ( çok saygı duyduğum muhalefet ve hükümet vekillerimiz de var elbet ve bizi biz yapacak olanlar da onlar ki şimdi buradan isim vermek doğru olmaz) ve bir kez daha bingoo! Amacının zaferini tadanlara bugün olduğu gibi bir de çay servisi yapıyoruz. Birbirimizi yiyiyoruz. Afiyet olsun efendim!
E bunu söylüyorsun iyi güzel hoş da senin Erdoğan’ın İsrail ile anlaşma yapıyor dediğinizi duyar gibiyim. Şimdi bu anlaşmayı siyaseten çok haklı ve gerekli bulurum çok zekice ve geç kalınmış bir hamle açıklamaya kalksam destan dahi çıkar. Şimdilik bu bir yana ama bu anlaşmada bir terslik var bunun da farkında olmamak için seçmenimizin bir çoğu gibi kör olmak gerekir. Bu sefer karışan doğu değil kalbimiz İçimiz Anadolumuz.. Anlaşma yapılırken tasmayı tutan dostumuza güvenmek gibi bir hataya düşmüş olabilir mi Uzun adam?
Kaldı ki bazen ben bile Erdoğan’ın yaşananlarda kasıtlı bir parmağı olabileceğini düşünmeye engel olamıyorum.Çünkü sen Erdoğan’sın! İsraile kafa tutup israille anlaşma yapıp onu sindirebilecek kadar büyük fikirli bir adamın elindeki istihbarata rağmen yaşananlara engel olamadığını görmek beni hep endişelendirmiştir.
Fakat bu sadece bizi bitirmek isteyenlerin benim gibi çoğu kişinin içine ustaca ektiği bir tohum şüphe tohumu .ne olursa olsun biliyoruz ki hedef daima büyüyen Türkiye ve Türkiye’yi büyüten, korktukları hasta adamı iyileştiren Erdoğan. Kendini değiştirebilen herkesi değiştirebilir dolayısıyla bundan korkanlar, Saddam’ı kendi halkına, Kürtlere astıranlar, Kaddafi’yi kendi insanlarınca katlettirenler Erdoğan’ı kendi halkının bitirmesi için her türlü kirli oyunu yönetiyorlar.Çanakkale’de işi bitiremeyenler Ankara’da ipi göğüslemek istiyorlar! Bu noktayı aslında en güzel örnekleyen de Sn. Gazeteci yazar Ergün Diler Bey olmuştur.;
“HATIRLAYIN… AK PARTİ yeni gelmişti. Daha sistemi tanıma şansı bulamamışken İstanbul’un göbeğinde bombalar patladı.2003’in 15 Kasımı’nın sabah saatlerinde Şişli’deki BET İSRAİL SİNAGOGU ile Beyoğlu’ndaki NEVE ŞALOM SİNAGOGU önünde bomba yüklü araçlar infilak etti. Ortalık kan gölüne döndü. 28 kişi can verdi. 300 kişi de yaralandı.Bundan 5 gün sonra ise bomba yüklü kamyonetler yine İstanbul’un merkezinde ortaya çıktı.Sabah saat 10.55’te Beyoğlu’ndaki BİRLEŞİK KRALLIK KONSOLOSLUĞU patlama ile sarsıldı. Aradan 5 dakika bile geçmeden bu kez Levent’teki HSBC BANKASI ölümü yaşadı!31 kişi hayatını kaybetti. 450 kişi yaralandı. İstanbul en korkunç günlerinden birini yaşıyordu..
Türkiye,Müslümanlar’ın ve Türkler’in bayrağını taşıdıkça saldıracaklardı…”Saldırıyorlar da.Aliyev görüşmesi bu tezi en net örneklerindendir ve bu birleşmenin etkilerini de Sn. Orhan Sarıkaya Bey’in izlemleriyle daha net görmek mümkün;
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 18 Şubat’taki Azerbaycan ziyaretinden bir gün önce Merasim Sokak’ta olan patlama ve 15 Mart’ta yapılması planlanan ziyaretten iki gün önce bu kez Güven Park’ta patlama olması da dikkate şayandır. Azerbaycan’da AB’nin Rusya’ya doğal-gaz bağımlılığını düşürecek olan TANAP’ın hızlandırılmasına yönelik anlaşmalar imzalanacak olması..”
Bu arada AB demişken belirtmeden geçemeyeceğim. Suriye ile patlak veren mülteci sorunuyla Türkiye’nin sindirilmesi hedefi olduğu malumunuz da aslında amacın Avrupa’nın bu sorunla başını ağrıtarak elini zayıflatıp bölgeden düşürme çabaları gözünüze çarptı mı? En azından yukarıdaki örnek perdeyi biraz aralamıştır. Daha da aralamıştır gerekirse perdeyi,hasta adam yatağında kıvranırken başına üşüşen akbabalardan biri Fransa…Yakın zamanda terörle sarsılmıştı.Ne büyük tesadüf!
İşin bu boyutu uzar da uzar…
Velhasıl bir de Suriye ayağı var ki canımızı yakmıyor değil.Kapımızı açıp aşımızı paylaştığımız insanlar ya cebimizi sömürüyor vicdanımızı kullanıp yahut güvenimizi zedeliyor.Belki de kuklalık sırası onların da içine düşmüş.Dikkat ettiyseniz Çin ile İran arasında bir yakınlaşma hâsıl oldu ki Çin’in bu yolla Ortadoğu’ya inme arzusu da göze çarpıyor. Rusya’nın en büyük kabusu ise Çin!Bu tehlikeyi bertaraf etmek için Ortadoğu’ya “PAT” diye indi!Haritayı alıp baktığınızda “Kim,kiminle dost diye sorgulayın!” Şaşırıp kalırsınız! İnanılmaz bir KAOS var.
Ve bu kaos ortamında çaresizce sistemsiz hesapsız önümüze geleni almış olmamız…Sonuç?Ankarada onların da parmağı çıkıyor.
Neden?
Oyun büyük!
Yine üzerimizde dönen bir başka senaryoya ve bu bağlamda yaşadığım bir örnekle devam ediyorum.
Benim ve ya başka bir sınav sistemi mağdurunun(2011ciamaatin Mod medyan skandalı eseri)400 küsür puanla açıkta kaldığımız, hayallerimi, geleceğimi 0.0081 puanla kaçırdığım Yıldız Teknik gibi bir başkasının 400 küsürle yerleşemediği hayallerini ertelediği Ankara Gazi gibi Istanbul Üni. gibi büyük okullarda paşalar gibi okuyorlar.Eyvallah iyiliğin karşılığını diplomat olarak doktor olarak mükafatlandırsınlar elbet (ki o insanların da haklarını yemek olmaz,bu ülke için çalışacak suriyeliler elbette mevcuttur ama iki elin parmağı kadar da çıkar mı çıkmaz mı o muallakta).
Sonuçta işin arkasında ingiltere ve ya abd olduğu müddetçe,suçlular dilenci suriyeliler de olabiliir devletin en iyi ünilerinde okuyanlar da ki bence 2.seçenek senaryoyu sahnelemek için çok daha cazip.İlimle bilimle içimize işlemek.Yakın zamanda bunun da örgütünü gördük. FETÖ’nün okullarından kaçımız temiz çıkabildik?! -hamd olsun-.
Kaldı ki ülkemde parayla satın alınamayacak çok az insan mevcuttur. Paraya tamah etmeyecek..! Sahi mecliste kaç vekil var parayı 2.Ve ya 3.plana atabilen? Buraya da değineceğim elbet.
Aslında bugün konuşulan konulardan biri kuşkusuz ki istihbarat konusu ki değinmek gerektiği mesajını aldım.Diyor ki birisi “Hak ile batılın savaşı ahirete dek sürecek bize savaşmaktan başka çare yok ama bombanın patlayacağını kim bilebilirdi?” Bilenler neden engellemiyor ve devletin burada suçu ne?
Bildiğiniz üzere Abd elçilerine yapılan eylem uyarısı var medyada dolaşan muhalefetin görüp istihbaratımıza çamur attığı ki çamur atmakta haksız da sayılmazlar çoğu zaman ama bugün değil çünkü bir de Tümgeneral Sn. Mehmet GÖKTAN imzalı bir bildiri var 10 gün önceden tespiti yapılan eylem planı uyarısı. İstihbarat çalışıyor evet kabul ama istihbarattan sonrası neden çalışmıyor? Polis ve ya asker..? İstihbarat neden sadece uyarısıyla kalıyor?Aslında bu konuyu yukarıdaki paragrafta göstermiştim biraz. Para ile ilgisi yoktur inşallah bu sorumsuzluğun ama düşünmeden edemiyorum.işte devletin suçu bu.Takipsizlik,başı boş bırakılan denetimsiz memurlar!
Size sorayım; bir yanda 2.000 ile 5.000 TL arası bir maaşla evine ekmek yetiştirmeye çalışan polis memurunu terazinin bir koluna,yattığı yerden boş konuşan *silahsız, ülkesi umurunda olmayan koltuk sevdalısı,terörden tecavüzden kısacası iç karışıklıktan beslenen ve sonucunda 17 bin lira maaş alan sözde bir kısım vekiller(sadece Hdp liler değil AKP’liler mhp’liler dhChp liler vs.) diğer koluna…Hangisi haklıdır hangisi daha ağır basar?Hak mı galip gelir para mı?Ankara’da ya doğuda yiten canlar terazinin hangi kefesine sığar?Devlet mi suçlu devlet mi haklı?Yoksa haksız olan sadece benim fikirlerim mi?
Devletin hatası da yok değil ki bazen de saymakla bitmiyor artık ama bir tanesi şu ki;Aşağıda karışıklığı önlerken yukarıya yetememek.Sur’u temizledin geç kalınmış yararlı bir hamle ama Ankara patlak verdi.Hem de kısa sürede iki kez! Oyunu yok sayarsak
Ankara bunu bildiği için PYD,YPG ya da PKK tabelasıyla gelenleri içeride bertaraf ettikten sonra masaya oturmak istiyor.Ama onlar da silah yağdırarak bizi masada kilitlemek amacında! Biraz da çaresiz kendilerine mahkum olmamızı istiyorlar…
Bu durumda ya öldü sandıklarınız Ankara’ya kaydı yahut Erdoğan sahnede bir başına bırakıldı.Reis-i Cumhur’un burada suçu ne? Yıllarını bu ülkeye vermesi mi?
Fikirler çatışa dursun başkanlık sistemine de dokunmadan kapatamayacağım.Davanız davamızdır eyvallah. Fakat, cumhuriyet sisteminde karışıklığı engelleyemezken, her fırsatta dış mihraklara koz verirken eyalet sistemini nasıl oturtacağız? Bilirim ki onların engel olmak istediği konulardan biri de bu ki yukarıda da bahsettiğim kendi içinde değişimi başarabilen herkesi değiştirebilir tabuları rahatça yıkabilir durumunu KAOS yaratarak sonlandırma amaçlarını da görüyorum ama endişelerimi mazur görünüz.Endişeler nasıl dinecek kan dinmeden.Huzur gelmeden?Kalabalık ortamlardan uzak durmak adı altında insanlar evlerine kapanınca korkularından,kim için işleyecek sistem?
Allah bütünü görmekten mahrum bırakmasın.
Bir kez daha başımız sağolsun, Allah geride kalanlara sabır versin. Ve Allah Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk halkını korusun!
Mücahid İLHAN @mmmucahiddd : twitter&instagram