Bu yazıyı bugün 8 Mart diye yazmıyorum. Bugünü kadınlar günü falan da kabul etmiyorum. Kadınlara saygım olmadığından değil, komünistlere saygım olmadığından.
Kadının her gün reklamlarda, dizilerde, sokakta, işte ve her yerde pazarlama malzemesine dönüştürülmesine hiç sesini çıkarmayan, hatta teşvik edenlerin bugün çıkıp ellerinde pankartlarla yürümesi çok sahtekârca.
Tam bir kandırmaca.
Hatta öyle bir kandırmaca ki, günümüz kadınının gerçek sıkıntılarını da örtbas ediyor.
Günümüz kadınının en büyük sıkıntısı erkeklerden uzak olamamasıdır. Erkeklerin arasından kurtulamamasıdır.
Erkekle kadının arasındaki sınırları kaldıran bu büyük yalanlar silsilesi o hâle gelmiş ki,
– “Sadece kadınların çalıştığı iş yerleri projeleri geliştirilsin, destek verilsin” desek…
– “Okullarda -hiç olmazsa isteyenler için- kızlar erkeklerden ayrı okusun” desek…
bizi ayrımcılıkla suçlarlar.
Allah’ın ayrı yarattığını ayrı tutmak niçin ayrımcılık olsun ki?
İşte bu farkı anlayamayanlar, kadın ile erkeğin birbiriyle yarışan değil, birbirini tamamlayan iki ayrı cins olduğunu kavrayamayanlar bugün ellerinde pankartlarla sokaklara çıkacaklar. Ve ağızlarında hep aynı yalan: “Kadına özgürlük!”
Eğer gerçekten kadına özgürlük istiyorsanız, unutmayın ki kadının en özgür olduğu yer evidir.
– Sormak isterim doğrusu, sabah 6’da daha gün doğmadan otobüs durağında bekleyen kadın mı daha özgür, o saatte mışıl mışıl uyuyan mı?
– İşe geç kalma stresiyle yollarda perişan olan kadınlar mı daha özgür, aynı saatte gazetesini okuyarak kahvaltı yapan, çayını yudumlayan kadınlar mı?
– Patronuna, amirine, müdürüne, müşterisine hesap veren kadın mı daha özgür, sadece kocasına hesap veren kadın mı?
Çalışan kadınlar doyuyor da, hemcinsleri işe koştururken kahve keyfi yapan kadınlar aç sefil mi kalıyor yani?
“Kimseye hizmet etmem, sadece kocama ve çocuklarıma hizmet ederim” diyen kadınlar fakirlikten kırılıyor mu yani?
Akşama kadar yüzlerce kişiye dert anlatan, dert dinleyen, binlerce kem bakışa muhatap olan kadın nasıl özgür oluyor biri bana izâh etsin lütfen!
Ağlamasına dayanamadığı için her sabah çocuğuna görünmeden evden çıkan anne midir özgür kadın?
Patronundan fırça yiyince koridorda ağlayarak lavaboya koşan kadınlar mı özgür?
Önemli iş görüşmesi olduğu günlerde “daha mini” giyinen kadınlar mı özgür?
Zaten az kazanan, kazandığını da giyime, süse püse, hazır gıdaya, hazır giyime, bakıcıya, kreşe veren kadın ekonomik özgürlüğüne kavuşmuş mu oluyor?
Kavuşsa ne olacak, huzur getirecek mi bunu sormak lâzım asıl; ama bundan da önce “ekonomik özgürlük” denen hayâlî mefhumu sorgulamak lâzım.
Ekonomik özgürlük için çalışmak gerekiyor, çalışınca da çocuğunu başkasına baktırmak, evini başkasına temizletmek gerekiyor. İyi ama senin çocuğuna bakan da, senin evini temizleyen de başka bir kadın. Senin özgürlüğüne ayak bağı olan işler o kadınlar için özgürlük mü oluyor yani?
Neyse… Bu konu bitmez…
Rahmetli Yalçın Özer abiden bir hatıra anlatayım da vaktinizi daha fazla almayalım. Türkiye gazetesinin başyazarı olduğu için, İletişim Fakültesi’nden bir grup kız öğrenci ofisine ziyarete gelmişler. Konu dönüp dolaşıp kadın haklarına gelmiş.
Yalçın abinin ve Türkiye gazetesinin muhafazakâr (kısaca Müslüman diyelim) yapısını bildikleri için güya sıkıştırma maksatlı “Siz kadınlarınızı çalıştırmıyorsunuz, köle gibi evde tutuyorsunuz” demişler.
O da şöyle cevap vermiş. “Hanım beni telefonla arıyor, ‘Akşama gelirken şunu şunu al, gelince de arabanla beni şuraya götür’ diyor. Biz de memnuniyetle hanımın emirlerini yerine getiriyoruz. O emrediyor biz yapıyoruz, onlar bizim sultanımız biz onların kölesiyiz” demiş.
Hakikaten, istediği her şeyi kocasına aldıran, ayağına getirten kadın niçin köle oluyormuş?
Madem özgürlük özgürlük diyorsunuz, bu durumda sormak lâzım yine; kocasını kendine hizmet ettiren kadın mı daha özgür, kocasına bile hizmet edemeyen kadın mı?
Evin geçimi kimin üzerindeyse evin hizmetçisi odur. Allah çalışıp eve ekmek getirme vazifesini erkeğe vermiş. Kadının rızkını da erkeğin çalışması içinde vermiş. Erkeği kadına köle yapmış ki kadın özgür olsun, sultan olsun.
Kadınlara kaldıramayacakları yükler verdiler. Erkeklerle yarıştırarak erkekleştirdiler.
Kadını kadınlıktan çıkardılar, erkeğe benzettiler, değerini düşürdüler
Erkeğin göz zevkine malzeme yaptılar.
Her ne yaptılarsa “kadına özgürlük” diyerek yaptılar.
Kadını kandırdılar!..