Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in tam beş gün süren Mısır gezisi, Mısır ve Suudi Arabistan arasında Üst düzey yakınlaşmayı da beraberinde getirdi.
Kral Selman’ın geçtiğimiz cuma günü Kızıldeniz üzerinden iki ülkeyi birbirine bağlayacak köprü projesini duyurması herkes için büyük sürpriz olarak anladırılsa da ardından,En büyük Sürpriz Mısır’ın Kızıldeniz’de Akabe Körfezi’nde bulunan Sanafir ve Tiran adalarını Suudi Arabistan’a teslim edeceğini açıklaması ile de kıyamet koptu!
Adaların cografik konumlarına baktığımız da Tiran Adası, Akabe Körfezi’ni Kızıldeniz’den ayıran Tiran Boğazı’nın girişinde yer alıyor. Sina Yarımadası’nın 6 kilometre doğusunda yer alan adanın yüz ölçümü 80 kilometrekare. Tiran’ın doğusunda yer alan Sanafir Adası ise 33 kilometrekare büyüklüğünde.
Hemen dip not olarak bu devir işlemini Mısır parlamentosununda onaylanması gerektiğini belirtelim.
Tarihi krononoloji adaların Suudi Arabistan’a ait olduğunu kanıtlıyor. 1950 yılında iki ülke arasında yapılan antlaşmayla adalar Mısır yönetimine devredildi. Bunun ardında, İsrail karşısında Arapların askeri konumunu güçlendirme, Mısır’ın Sina ve Akabe Körfezi girişindeki savunma hatlarını takviye etme isteği yatıyordu. Özellikle de İsrailli çeteler, Mart 1949’da Ummu er-Reşraş (Elilat) Limanı’nı işgal etmiş ve bunu müteakip Akabe Körfezi’nde varlık göstermeye başlamıştı
Suudi Kralı Faysal, 1967 savaşı sırasında stratejik konumlarından dolayı bu iki adanın kontrolünü Mısır yönetimine bırakmış, İsrail’in 1967 savaşından sonra bu iki ada da dahil olmak üzere birçok Arap toprağını işgal etmesinden sonra Suudi Arabistan bu adaların Mısır’a, Mısır ise bu adaların Suudi Arabistan’a ait olduğunu iddia etmeye başlamıştı.
Mısır’la imzaladığı Camp David anlaşmasından sonra İsrail, bölgenin uluslar arası geçiş güzergahı olarak tanınması karşılığında bu adalardaki askeri güçlerini çektiyse de Suudi Arabistan bu adalar üzerindeki hakimiyetini kaybetmiş oldu.
İsrail’in gemileri için geçiş güvenliği sağlanması karşılığında çekildiği adaların daha sonra BM tarafından Amerikan ve Mısır güçlerinin yönetimine bırakıldığı, İsrail’in ise bölgeyi lojistik destek için istediği gibi kullanabilmekte olduğu bildiriliyor.
Tarihsel gelişimine baktığımız zaman S.Arabistan toprağı olan her iki ada için önce İsrail Hükümeti hak talep etti,Ardından bu adaların devir edilebilmesi için İsrail’den izin alınmalıdır diye de ekledi!
Malum Mısır halkı ve İhvan’da her iki adanın tekrar S.Arabistan’a verilmesine oldukça sert tepkiler gösterdi.Bu adaların S.Arabaistan’a devir edilebilmesi için de Mısır Parlamentosunun onayı gerekiyor.Ancak Sisi’nin parlamento onayı alacağı da kesin görünüyor.
Katil Sisi için her şey söylenebilir,Ancak şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, Sisi şimdiye kadar yaptığı ve bundan sonra yapacağı her şeyden çok önemli ve büyük bir iş yaptı…
Haritayı biraz daha büyütelim ve daha geniş perspektiften bakalım şimdi…
Akabe körfezinin tam ağzında bulunan ve Tiran Boğazının Kilit noktası olan Tiran ve Sanafir adalarının Suudi Arabaistan’a geçmesi kimi sıkıntıya sokar?
Elbette ki,İsrail Devletini!
İsrail Devletinin Kızıldeniz’e oradan da Aden körfezi yoluyla Hint Okyanusuna çıkış kapısını kapatmış yada devlet terimiyle söyleyecek olursak tehlikeye atmış oluyorsunuz…
Bununla ilgili olarak 26 ocak 2016’da Dünya’nın Jandarması Türkiye yazımda Somali ve Katar’da Türkiye’nin kurmuş olduğu Askeri üsler ile Arap yarımadasını ve Arap yarımadasında ki Petrolü ve geçiş yollarını kontrol altına aldığını ifade etmiştim. Dünya’nın Jandarması Türkiye yazıma bu arada bir göz gezdirmeniz ise son derece önemli olacaktır.
Son altı yıldır Suudi Arabistan ve Mısır arasında bu her iki adanın görüşmesi yapıldığı beyan edilse de neden bir anda Mısır ve Suudi Arabistan’ı hem birbirine bağlayacak 15 Kilometrelik bir köprü ve bu adaların Suudi Arabistan’a devir edilmesi ortaya çıktı?
Sadece Mısır’lı Hacıların daha rahat hareket edebilmesi için mi?!
Suudi Kral Selman ilerlemiş yaşına rağmen oldukça aktif siyaset yürüttüğü gibi özellikle Türkiye’nin müttefikliği noktasında son derece önemli adımlar atmış vaziyette.Suriye’de yapılacak olan harekata hazır olması ve destek vermesi aynı keza Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile sıcak ikili ilişkileri de son derece önemsenmesi gereken noktalar.
Mısır’ın İsrail ile yakınlığı ve İsrail politikalarını benimsediğini bilmeyenimiz zaten yok.Suudi Arabistan’ın Adaları devir alması sonrası Suudi Arabistan’ın herhangi bir daha önce ki gibi İsrail tehdidi ile karşı karşı kalmasını kim engelleyecek? Ya da İsrail’in askeri bir hareketine Suudi Arabistan ile birlikte kim karşı koyacak?
Tiran Boğazının Suudi Arabistan’ın kontrol altına alınması ile birlikte İsrail’in hem Kızıldeniz’e hemde Süveyş kanalı yolu ile Akdeniz’e çıkış yolu da bir nevi kontrol altına alınmış olmayacak mı?
12.04.2016 Tarihinde İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Kalıcı barışın tek yol 1967 sınırları dahilinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin’dir.” dedi.
Çok önemsiz gibi görülen o iki küçük adanın kıymetini sanırım şimdi çok daha iyi anlamaya başlıyoruz!
Peki hadi size bir önemli başlık daha açayım!
Geçtiğimiz ay Suudi Arabistan’da yapılan Türkiye’nin de gözlemci sıfatı ile katıldığı Askeri tatbikatı hatırlıyor musunuz?
Ve şimdi!
Suudi Kralı Selman Türkiye’de…
Kral Selman neden geldi? Kendisi yerine Dış işleri bakanı gelemez miydi?
Devlet ağzı ile söyleyecek olursak eğer!
“Resmi ziyaret çerçevesinde,11-13 Nisan’da Ankara’da olacak. Ziyaret çerçevesinde yapılacak görüşmelerde, ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve uluslararası konuların ele alınacak.Kral Selman’ın Ankara’daki temaslarının ardından, 14-15 Nisan’da İstanbul’da düzenlenecek İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam Zirvesi’ne de katılacak.”
Ne kadar Masum cümleler değil mi?
Kısaca yenilecek,İçilecek,Gezilecek ve geri dönülecek!
Bu arada Magazinsel olayı da atlamayalım! 500 Tane Lüks Mercedes Kiralandı!
Kral Selman’ın 5 günlük Mısır ziyareti sonrası özellikle ilk Ankara ziyareti ikili ilişkiler ve bölgesel uluslararası ilişkiler görüşülecek kavramının altından Suriye,Tiran ve Sanafir adaları,Mısır ile birlikte İsrail çıkar mı? Çıkar!
Peki!
13.İslam İşbirliği toplantısının önemi nedir?
Dönem Başkanlığı Türkiye’ye geçiyor.İşte bu nokta önemli!
İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam Zirvesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, protokol gereği Mısır’ın darbeci lideri Abdülfettah El Sisi’den İİT dönem başkanlığını devralması gerekiyor. Sisi katılmasa dahi ki katılacağını sanmıyorum devir teslimin Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu arasında olması durumunda da tarafların arasında darbeden sonra resmi olarak ilk temas gerçekleşmiş olacak.
İslam İşbirliği Teşkilatının İstanbul toplantısı ile birlikte KİŞİSEL BAZDA DEĞİL! Kurumsal bazda bir Halifelik kurumu ve sistemi de kurulduğu takdir de İslam ordusu ile başlayan kaynaşma ve hareketlilik tüm İslam dünyasını kapsayacaktır.Bundan elbette en çok rahatsız olacak olan ise elbette İran’ın olacağı kaçınılmazdır.Zira Şii politikalarını İslam dünyası üzerine empoze etmeye çalışan ve İsrail’i sadece söylemler ile tehdit eden ve kendine İslam dünyasının Lideri havası vermeye çalışan İran en büyük darbeyi de İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında alacağını görmek için çokta kahin olmaya gerek olmadığını düşünüyorum…
Bir yandan Kral Selman’ın Ankara ziyareti ile Mısır ve Türkiye arasında yeni bir arabulucuk ve yakınlaştırma senaryoları olarak okunsa da aslında Mısır’dan alınacak olan Tiran ve Sanafir adalarının güvenliği açısından da önemli. İslam Ordusunun da bu her iki adanın korunmasında etkin rol alacağı da tartışılmaz…
Bu bağlamda,Ankara’da Kral Selman’a devlet nişanı verilmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ülkemizle sergilediğiniz işbirliği ve dayanışma her türlü şeyin üstündedir. Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine büyük katkı sağladığınız. Türkiye ile Suudi Arabistan’ın iş birliğinin her alanda derinleşmesi bölgesel barış için fırsattır.” sözlerine karşılık Kral Selman da yaptığı teşekkür konuşmasında,“Kardeşim Sayın Recep Tayyip Erdoğan, selamım size ve buradaki katılımcılara olsun. Bana tevcih edilen bu nişandan dolayı teşekkürlerimi iletmek isterim. Şüphesiz Türkiye’nin hem halkıyla hem hükümetiyle olan ilişkilerimiz gerçekten de takdire şayandır.” sözlerini çok fazla dikkate almamız gerekiyor.
Özellikle Kral Selman’ın “Kardeşim Sayın Recep Tayyip Erdoğan” diyerek başlayan sözleri bazılarını hop oturtup hop kaldırmayacağını düşünmek ise son derece amiyane tabir ile saflıktır…
Türkiye büyüyor,Türkiye gelişiyor,Türkiye bölge de ve Dünya’da söz sahibi oluyor.
Haliyle,
Türkiye’nin bu hareketliliği kimilerinin bırakın tırnaklarını yemeyi,Ellerini dahi kemirtse de yıldızının yükselmesi her ne kadar rahatsızlık verse de bundan sonra Gerek Turan Ordusu gerekse İslam Ordularına yön ve şekil veren Strateji belirleyen,Ortadoğu ve Dünya Politikalarına şekil çizen ülke olma yolunda hızlı adımlarla yürümeye devam ediyor….